© Belediyeden Haber - 2017

Tasavvuf Sohbetleri’nin bu ay ki Konusu MEVLANA VE ŞEB-İ ARUS

Prof. Dr. Ekrem Demirli ile Prof. Dr. Necmettin Erbakan Külliyesi’nde devam eden Genç Gelecek Tasavvuf Sohbetlerinde bu ay Mevlana ve Şeb-i Arus konusu işlendi.

Ekrem Demirli, Şeb-i arûs Mevlana ile özdeşleştirilmiş bir tabir! Büyük sufi ölümü şeb-i arus, yani düğün gecesi diye niteleyerek hayata başka türlü baktı ve bizim de öyle bakmamızı istedi diyerek, varlıktaki her şey bir maksada doğru hareket ederken gayeye doğru özlemle yürümek fikrini en çok insanda görebiliriz dedi. Ölüm fer ile kökler arasındaki 'göreceli' ayrımın ortadan kalktığı andır ve bu nedenle 'gerçek vuslat anı' olarak tebcil edilir. Allah Adem ve Havva üzerinden ortaya konan asıl-fer ilişkisi ölümle yeni bir merhaleye geçerek, bu kadim yolculuk yerini 'Allah'ta seyre' bırakır diye ifade etti.

Demirli, Hz. Peygamber kendi ölümünü 'Refik-i a'la'ya varmak' olarak niteledi. Bu durumda ölüme böyle bakabilmek "özel" bir sünneti ihya anlamı kazanarak ideal Müslümanlığın ölçütü sayıldı. Burada bir zorunluluk, dini bir yükümlülük yok; sıradan insanlar için ölüm hala korkutucu! Çünkü insan kendisini fer' saymadıkça ölüme 'şeb-i arus' diyemeyecektir. Binaenaleyh yedi asırlık mirasın etkisiyle şeb-i arûs'a dönüşecek tabir, gerçekliğini ve dini meşruiyetini 'Refik-i a'la'ya gitmek' tabirinden alarak sünnete bağlanır. Hz. Peygamber ölüme böyle bakmasaydı, Mevlana'nın tabiri bir şair tahayyülü olarak kalır, iyimser bir varlık anlayışını aşamazdı.dedi.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER