Ailesinden Gizli Kurduğu Firmayla 3 Bin Kişiyi İstihdam Etti
GENELAilesinden habersiz şirket kuran Diyarbakırlı iş kadını Şerife Keskin, dokuz yıl içerisinde farklı kollarda 4 şirket kurup 3 binin üzerinde personel çalıştırmaya başladı. Keskin’in şimdiki hedefi, ulusal anlamda kurumsallaşarak istihdama katkı sağlamak.
Elazığ’ın Palu ilçesinde dünyaya gelen Şerife Keskin, 2005 yılında Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi İşletme Bölümünü bitirdikten sonra insanlara bir şeyler katabilmek adına eğitim hayatına atılmaya karar verdi. Diyarbakır’ın Kocaköy ilçesinde öğretmenlik yapmaya başlayan Keskin, öğretmenliğin yanı sıra gönüllü olarak köylerde okuma yazma ve kişisel gelişim konularında kadınlara hem okuma yazmayı hem de kendilerini ifade etmeyi öğretti. Geçen 4 yılın sonunda mesleğinin artık rutinleştiğini fark eden Keskin, kendisini yenilemek ve bir şeyler katmak için ticaret hayatına atılmaya karar verdi. İş hayatına atılma fikrini ailesine açtığı zaman özellikle ağabeyinin şiddetle karşı çıktığını ifade eden Keskin, 2008 yılında ailesinden gizli olarak çok küçük bir sermayeyle özel bir güvenlik şirketi kurdu. Kısa sürede işlerini büyüten Keskin, güvenliğin yanı sıra otomasyon otomotiv, sosyal hizmetler üzerine toplam 4 şirketini kurduktan sonra işletme yöneticiliği dalında yüksek lisans yaparak ’İşletmelerin başarılarını etkileyen faktörler ve sırları’ konulu tez hazırladı. Keskin, Türkiye’nin değişik bölgelerinde 3 binin üzerinde kişiyi istihdam ederken, hedefinin ulusal anlamda kurumsallaşıp daha çok kişiye istihdam sağlamak olduğunu söyledi.
“KOSGEB DESTEĞİYLE İKİ ARAÇ ALDIM KİRAYA VERDİM”
Temizlik, otomasyon, inşaat, gıda, elektrik, sosyal hizmetler ve benzeri birçok iş kolunda her kesimden insanı bünyelerinde barındıklarını dile getiren Keskin, “Bu şekilde sektörde 4 firma ile hizmet vermekteyiz. Otomasyon ve otomotiv şirketini kurarken KOSGEB desteklerinden faydalandım. İlk olarak 30 bin TL faizsiz 6 ay ertelemeli bir destekten faydalandım. O faydalandığım destekle gidip iki araç aldım ve bir kuruma kiraya verdim. Tamamen bireysel emeğimle, çabamla bugünlere geldim. Şu anda firmalarımız bünyesinde kendi araç filomuz bulunmaktadır. Hedeflerim var. Daha güzel şeyler yapmak istiyorum. Şehir ekonomisine ciddi anlamda katkı sunmak istiyorum. Şehir ekonomisindeki kadın istihdamını arttırmak istiyorum. Toplumsal yapımız bizi buna mecbur kıldığı için biraz kadın istihdamına yönelik çalışmalar sürdürmek istiyorum. Bunun dışında sosyal sorumluluk projelerimiz var. Okullarımıza yardımlar yapıyoruz. Okullarımızın tamiratından tutun da içme suyu ve kanalizasyon şebekesine kadar elimizden geldiğince katkılar sunuyoruz. Bunun dışında giyim ve kırtasiye yardımları yapıyoruz. Kamu kurum ve kuruluşları her ihtiyaca cevap olamayabiliyor. Bu durumda biz işverenlere ciddi sorumluluklar ve yükümlülükler düşüyor. Bu konuda hassas biri olduğumu düşünüyorum. Aynı zamanda TOBB Diyarbakır Genç Girişimciler Kurulu Başkan Yardımcısı ve Kadın Girişimciler Kurulu aktif üyesiyim. İlimizde Kadın Girişimciler Kurulu olarak kadınlarımız için birçok güzel projeler yaptık ” diye konuştu.
“AİLEM TİCARETE ATILMAMDAN YANA DEĞİLDİ”
İş hayatına atılırken ailesinin ticarete atılmasından yana olmadığını aktaran Keskin, “Karşılaşacağım zorlukları az çok tahmin edebiliyorlardı. Toplumumuzda kadınlara en çok yakıştırılan meslek grupları öğretmenlik, hemşirelik gibi daha garantici, sabah sekiz akşam beş, tatili, hafta sonu olan işlerdir. Kadına o kadar fazla rol ve misyon yüklenmiştir ki kadın annedir, kadın bakıcıdır, temizlikçidir, eştir, aşçıdır. Bunları yapabilmesi için kadına çok fazla zaman gerekiyor ve daha az zamanlı çalışabilecek ve aynı zamanda aile ekonomisine katkı sağlayabilecek işler toplumumuzda ve yöremizde kız çocuklarına daha uygun görülüyor. Ben ilk iş dünyasına atılma fikrini aileme açıkladığım zaman ağabeyim şiddetle karşı çıktı. ‘Hiçbir şekilde yapmayacaksın, izin vermiyorum’ dedi ve ben firmamı ağabeyimin bilgisi olmadan gizlice kurdum. Çok zor süreçleri tek başıma yaşadım. Ailem çok geç öğrendi. Söylemeye cesaretim hiç olmadı. Başkalarından öğrendiler. Başarı elde ettiğimi gördükleri zaman herhangi bir tepkiyle karşılaşmadım. Başarısız olsaydım herhalde sert tepkilerle karşılaşabilirdim ancak şu anda sadece ailem değil tüm akrabalarımdan ve çevremden takdir topluyorum. İyi ki de yapmışsın diyorlar. Bazen bazı şeyleri göze alıp cesaretli olmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“KADINDIR, BAŞARAMAZ DÜŞÜNCESİYLE KADINLARI GERİ PLANDA BIRAKMAYA ÇALIŞIYORLAR”
Bazı erkek işverenlerin ‘kadındır, başaramaz, korkuturuz, işini alırız, üstüne gideriz, bastırırız’ düşüncesiyle iş hayatındaki kadınları geri planda bırakmaya çalıştıklarına dikkat çeken Keskin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ama ben her zaman şunu düşünürüm; irade cinsiyete göre verilmedi. İrade hem kadında hem erkekte var olan bir şey. Cesaret de hem erkekte hem kadında var olan bir olgu. Bu nedenle kadınlarımızın erkeklerden korkmasını gerektirecek hiçbir şey yok. Elbetteki zorluklar yaşadım. Rakiplerim var ama bunun yanında çok pozitif şeyler de yaşadım. İş ortaklarım, paydaşlarım, hizmet ettiğim kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileri bir kadın olarak hiçbir zaman beni dışlamadılar. Aksine takdir ettiler. Birçok takdir ve onur yazılarım var. Bu anlamda kadınların yaşayabileceği her türlü zorluğu da yaşadım ama önemli olan bu zorlukları yaşarken tutunacağınız tavırdır, fikirlerdir, duruştur. Bunlarla kendinizi ispatlayıp olumsuz koşulları olumluya çevirebilirsiniz. Ortalama 3 binin üzerinde çalışanımız var. Doğusunda batısında Türkiye’nin birçok şehrinde işlerimiz mevcut. İşlerimizin başında profesyonel bir ekip var. Sürekli koordinasyon ve iletişim halindeyiz. İlimizde ve bölgemizde kurumsal bir firmayız. Hedefimiz ulusal anlamda kurumsallaşmak ve daha çok istihdam oluşturmak.”
“PATRON KELİMESİNİ SEVMİYORUM”
Patron kelimesini sevmediğini vurgulayan Keskin, şunları kaydetti:
“Çünkü toplumdaki bütün bireylerin eşit olduğunu, işçinin, işverenin, yöneticinin, asistanın, teknik personelin, herkesin sadece konum olarak farklı ama yaratılış olarak ve birey olarak eşit koşullarda olduğunu düşünüyorum. Patronum deyip işçisini tokatlayan işverene de şahit oldum. Patronum deyip işçisini 2 saat kapısında bekleten işverene de şahit oldum. Bu nedenle patron kelimesini sevmiyorum ve kaba bir kelime olarak görüyorum. Patron kelimesinin günümüzde anlamını yitirmiş olduğunu düşünüyorum. Daha modern, daha insancıl, insanı kapsayan kelimeleri tercih ediyorum. İşe alımlarda işverenlerin objektif olmasından yanayım. Referansla işçi alınmasına karşıyım. Eşitlikten yanayım. O işi yapabilecek ve o işe en çok ihtiyacı olanların işe alınmasından yanayım.”
(Emrah Kızıl /İHA)
İlginizi Çekebilir